ANAOKULUNA BAŞLAMAK       

ANAOKULUNA BAŞLAMAK       

Okula yeni başlayan çocuklar   ve yaz tatili sonrası bir üst yaş grubuna devam edecek olan çocuklarda da görülebilecek ‘’Okul Korkusu’’ çocuğunu anaokuluna göndermek isteyen çoğu ailenin öncelikle düşündüğü hususdur diyebiliriz. Uzmanlar tarafından bu konu da yapılan açıklamaların ve verilen önerilerin ‘’Anaokuluna başlama ve uyum sürecinde’’ çoğu zaman sancılı geçen çocuğun okula başlama ve alışma sürecini kolaylaştırmada oldukça yardımcı olduğu da bilinen bir gerçektir.

Anaokulu çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Ayrıca anaokulu çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde olduğu bir ortamdan uzaklaşıp ilgiyi, sevgiyi paylaştığı bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, beklemeyi, sabretmeyi öğrendiği, tüm ihtiyaçlarını karşılaması için desteklendiği ilk ortam olma özelliğini taşır. Anaokulunun amacı çocuğu evden uzaklaştırmak değil, çocuğun bilişsel, duygusal, sosyal gelişimine katkıda bulunmaktır. Okul öncesi eğitim, çocukluk eğitmi insan gelişiminin  başlangıç noktasıdır.

Anaokuluna başlayan çocuk ilk kez evden, annesinden, babasından belki de kardeşinden, kardeşlerinden  ayrılır  farklı insanların arasına girer. Çocuğa ev dışında her türlü ortam yabancıdır, bilinmezlik içerir. Bu anlamda anaokulu yaşıtı olan diğer çocukları, oyun arkadaşları, değişik oyuncakları, küçük mobilyaları ve dayanılmaz cazibesi ile birlikte anneden, evden ayrılmanın ürkütücü özelliklerini taşır. Dolayısıyla anaokuluna yeni başlayan bir çocuk insanlığın en temel çatışmalarından biri olan yakınlaşma-uzaklaşma çatışmasını hisseder ve tepkiler verir. Hissedilen duyguların yoğunluğuna, şiddetine göre çocuğun vereceği tepkilerde farklı olabilir. Çocuk karın ağrıları, baş ağrıları, halsizlik hissedebileceği gibi  hareketler de yavaşlama, ağlamalar, bağırmalar, hırçınlık ve sorulan cevaplara verilen isteksiz yanıtlar gibi tepkisel davranışlar gösterebilir. Çocuk okula gitmeyeceğini duymak ister, okula gitmeyebileceğini duyduğu ya da hissettiği andan itibaren gösterdiği tüm tepkiler sonlanır. Çocuk gündelik rutinine döner ve sakinleşir.

Küçük çocukların anne babaların verdiği sözel olmayan sinyalleri okumakta usta oldukları unutulmamalıdır. Ebeveynlerin çocuğun anaokuluna gitmesi konusunda ki en ufak bir kararsızlığı çocuk tarafından derhal algılanacaktır. Çocuk anne, babasının yüzünde ya da davranışlarında anaokuluna gitme konusunda gördüğü en ufak bir güvensizliği, endişeyi ve beraberinde kapılabileceği suçluluk duygusunu hissedecektir. Yapılan araştırmalar, çocuğunu yavaş yavaş anaokuluna başlama fikrine alıştıran, birlikte anaokuluna giden,  çocukların izlenimleriyle ilgili kitaplar okuyan, ona okula giden kardeşlerinden, kuzenlerinden ya da arkadaşlarından söz eden, fazla dikkatini çekmeden ve detaylara girmeden  ona ne tür aktivitelere katılabileceğinden bahseden kısacası çocuğunu anaokuluna hazırlayan ailelerin çocuklarının anaokuluna daha çabuk alıştığını göstermiştir. Çocuğa anaokulundan söz ederken neşeli ve özendirici olunmalıdır fakat tasvirlerde aşırıya kaçılmamalıdır( hiçbir şey bu kadar güzel olamaz) ki çocuğun içinde şüphe veya endişe olmasın, ya da daha sonra hayal kırıklığına uğramasın.

Öte yandan anaokuluna başlamadan önce çocukla okul hakkında konuşmak, anaokullarında sıklıkla yapılan faaliyetleri çocuğa yavaş yavaş anlatmak önemlidir. Örneğin evde boya kalemlerine, makasa, faaliyetlere alışkın bir çocuk, okulda aynı kağıt ve boyaları görünce rahatlar. Anne ve babaların çocuğun önemli bir adım atmakta olduğunu kabul etmeleri ve onu desteklemeleri önemli olmakla birlikte, farkında olarak ya da olmayarak bu değişiklik üzerinde çok durmaları, yaşayacağı değişiklikleri çok fazla vurgulamaları çocuğun kaygısını arttırabilir.


Çocuğun anaokuluna başladığı dönemde evin cazibe merkezi olması çocuğun okula uyumunu neredeyse imkansız hale getirir.  Annenin tüm gün evde olması,  eve sık sık misafirliğe gelen kuzenler, arkadaşlar ve okula gelinen saatlerde gidilen parklar, alışveriş merkezleri , oyun salonları gibi ortamlar çocuğun evden ve anneden ayrılmasını zorlaştırır.

Ayrıca anne ve babasından hiç ayrı kalmamış çocukların anaokuluna başlatılmadan önce küçük ayrılıklarla hazırlanması faydalı olacaktır.Hiç ayrılık yaşamamış çocuğun aniden farklı bir ortamda yalnız kalması endişe ve kaygıyı fazla hissetmesine neden olabilir. Bu nedenle çocuğun kısa süreli ayrılıklara alışması için önceden gün içinde belirlenen saatlerde anneden veya bire bir bakım verenden ayrılması, evde ya da başka bir yerde bir başkasıyla vakit geçirmesi tavsiye edilir.

Çok çekingen, kendine güveni düşük çocuklar, sınır ve kural tanımayan çocuklar anaokulunda değişik sorunlar yaşarlar. Çekingen çocuklarda öğretmen yardımı olmadığında çekingenlik ve güvensizliğin arttığı, okula düzenli gelmekte isteksizlikile birlikte farklı ve değişen saatler de gelip gitme isteği gözlenebilir.Bu gibi durumlar da;  Çocuğun gitmeyi istemediği anda gidemeyebileceğini ya da okuldan alınacağını bilmesi veya bunu sezmesi okula uyumunu ve devam etmesinin sağlanmasını zorlaştırır, hatta bazı hallerde imkansız hale sokar. Bu nedenle anaokulu ile ilgili bir sorun ya da hastalık olmadığı hallerde okuldan ayrılmasının mümkün olmadığı çocuğa anlatılmalıdır.

Sınır ve kural tanımayan çocuklar da ise  diğer çocuklara ya da okul eşyalarına zarar vermesi sorunları ile bağımsız olma, kendi başına hareket etme, riskli davranışlar gösterme ve okuldan çıkıp gitme-kaçma gibi eğilimler yaşanabilir.Ailenin  öğretmenle işbirliği içerisinde okulun sınır ve kurallarını çocuğa anlatması ve bu kurallara uyumunu kararlı, tutarlı ve düzenli bir şekil de yinelemesi  çocuğun süreci anlaması ve içselleştirmesi açısından çok önemlidir.

Anaokuluna uyum sürecinde çocuğun okula başladığı ilk günden son güne kadar

çocuğu okula bıraktıktan sonra giderken o an geldiğinde, her iki taraf içinde zor olsa bile çocuğa veda etmeden okuldan ayrılmamak gerekir. Onu kimin, ne zaman alacağı kesin olarak belirtilmelidir; çünkü özellikle ilk günlerde söz verilen saatten geç saatler de okuldan alınmalar çocuklarda büyük üzüntülere sebep olabilir. Ayrılırken çocuğun iyi vakit geçireceğinden emin olduğumuzu belirtecek şekilde gülümsemek ihmal edilmemelidir ( bundan şüphe duyulsa bile). Büyük çoğunlukla çocuklar yanlarında aileleri olduğu sürece yeni ortamlarda da , kendilerini evlerindeymiş gibi rahat hissederler.  Böyle bir durumda çabuk bir veda gerçekten hızlı bir çözüm olabilir. Bu konu da öğretmen yönlendirmesi işimizi kolaylaştıracaktır. Anaokulundan ayrılışı uzatmak, birkaç kere geri dönmek, hüzünlü-üzgün-pişman-suçlu-kararsız-düşünceli   vb. gibi  yüz ifadeleri ve vücut dilleri,  çocuğun işini zorlaştıracaktır.  ‘’Sonra  görüşürüz ‘’’ Öğlen yemeğinden sonra geleceğim’’ veya ‘’ Akşamüstü iş çıkışı geleceğim’’ derken rahatlıkla ve kararlılıkla tüm dikkatin çocukta olmasına özen göstermek önemlidir. Ebeveynin eğer çocuk  ağlar ise  ayrılma süresini uzatması, ayrılmak ta zorluk çektiğini göstermesi ya da ağlama sesini duyduğun da  geri gelmesi kararlılığı hakkındaki tüm etkiyi yok edecektir. 

Unutulmamalıdır ki, anaokuluna uyum süreci, çocuğun anaokuluna hazır bulunuşluğundan çok ebeveynlerin kendilerini çocuğun anaokuluna başlamasına hazır hissetmeleri ile yakından ilgilidir. Ayrıca, çocuğun tam manasıyla anaokuluna uyumunun  iki haftadan iki aya kadar uzayabilen süre aralığın da  değiştiği yapılan araştırmalar ile kanıtlanmıştır. Her çocuk seçme şansı verildiğinde doğal olarak annesi ile ya da bire bir bakım vereni ile evde kalmayı seçecektir. Ancak çocuk kendisi için doğru olanı değerlendirme kapasitesine sahip değildir. Bu nedenle anaokuluna başlama gibi bir kararı çocuğun isteklerine bırakmadan anne ve babanın vermesi gerekir. Eğitimin hiç kimseye zararının olmadığı ve beraberinde sağladığı faydaları düşündüğümüzde çocuklara yatırım yapmak için ‘’temel eğitim’’ olarak kabul edilen  anaokulu eğitimini almaları için kararlı olacak ve  gerekli sağlıklı adımları atacak olan çocuklar değil, ebeveynlerdir..

Psikolog Şeyda Değirmencioğlu

Leave a Reply