Arkadaşlık Süreçleri

Arkadaşlık, arka çıkma, dayanak, paylaşma, eğlenme, coşma, avaz avaz bağırma, kahkahalarla gülme,

sarılma, yan yana olma, top oynama, oyun oynama… sizler de ekleyin lütfen…

Günümüzde arkadaşlık tanımındaki durumların; nerede, ne zaman ve nasıl’ına bakmak istedim.

Nerede sorusuna; okulda – etütte – okul dışı aktivitede – online ekranda

Ne zaman sorusuna; okul zamanı – etüt zamanı – aktivite zamanı

Nasıl sorusuna; otorite altında ve online ekranında yalnız diye tanımlayabildim.

Sanırım çok az bir kısım serbest zaman ve alanlarda arkadaşlarıyla yanyana olabiliyor. Genelde hep bir

otorite zemininde, gözlemlenerek arkadaşlıklar yaşanıyor. Ne kadar zamandır böyle yaşanıyor? Kendi

olmak yolunda kreşe başladığı andan itibaren olabilir mi? Belki de sokağa çıkmamaya çıkarmamaya

başlandığından beri? Ya da hep korunaklı bir alan sağlanmasından beri… belki hepsi…

Nasıl bir histir acaba, kendi başına kalmadan hep bir yorum etrafında arkadaşlık yapmak?

Benim çocukluğumda sokaklar çocuklarındı. Sokakta tüm arkadaşlıklarımın acısını-tatlısını, gücümü –

güçsüzlüğümü, hüznümü – neşemi, oturmamı – kalkmamı, abi – ablalarımın oyuna fasulye olarak

katmasından, grubun bir üyesi olmaya kadar giden basamakları çıkarken… arkadaşlık sürecimde

kendimi farkederken, farkettirirken, çevremde bana-davranışıma-düşünceme karışan hiç ebeveynim

yokken arkadaş olmayı öğreniyordum.

Şimdi nasıl yaşanıyor?

Okullarda izliyorum, kısa zamanlı tenefüslerde paylaşım, ağıza çalınmış bal gibi kalıyor. Doyum

olmuyor anlara ve belki de derse de taşıyor kahkahalar, heyecanlar, kızgınlıklar, küskünlükler,

neşeler…

Sağda – solda hep otorite figürleri içinde… doğal bir durum, orası okul ya da antranör eşliğinde spor

salonu….

Keşke çocukların serbestçe kendi evlerinin önünde vakit geçirmeleri tekrar gerçekleşebilse…

merdiven basamaklarına oturup dizdize, olduğu gibi, anda kalarak iletişimde bulunabilseler. Kaş-göz

yapmayan büyüklerin olmadığı, doğal kendiliklerinin süreçte büyümesini yaşayabilseler… hataların

düzelebileceğini, desteklerinin gerçekliğini, grup içindeki rollerini görebilseler… bu deneyimlemeler

için, bu yan yanalığı yaşayabilmek için zamana ihtiyaç var. Bu zaman, günümüzde çok kısıtlı geliyor

bana. Çocuklar daha çok online ortamında uzun soluklu iletişimde bulunuyor. Bir tuş kadar yakın bir

tuş kadar uzak… samimiyetleri, duyarlılıkları, empatileri ne kadar gerçek?

Yan yanayken kaçamazsınız, duygu ve düşüncelerinizi yansıtan beden dilinizden, ne güzel… yumuşacık

ya da öfke içinde, gözyaşları içinde pırılpırl parlayan gözlerle ya da kahkahalardan akan gözyaşlarını

doyasıya yaşarken öğreniriz bu ilişkideki rolümüzü. Destekleyen miyiz, kaçan mıyız, sorumluluğumuzu

alabiliyor muyuz, affedebiliyor muyuz, nasıl bir arkadaşız, deneyimleyerek öğreniyoruz.

Günümüzde bu deneyimlemeye çok az zaman verilirken, çocuklarımız nasıl bir arkadaş olduğunu

öğrenmeyi geleceğe öteliyor.

Ekran karşısında çoğunlukla ne olduklarını değil, nasıl olmak istediklerini sergiliyorlar… lider, baskın,

boyun eğen artık bunlar etrafında konuşuluyor tanımlar. Hani grubun neşesi , komiği, bilgini, şaşkını,

hüzünlüsü, esas oğlanı – kızı vb.. Ne oldu? Bu tanımlar yerine iki üç tanım talep edilir oldu.

Bilemiyorum, çocuklarınız sizce yeterince sosyaller mi? Nasıl bir arkadaş? Genelde lider demeyi

seviyor aileler ama liderlik tek başına yeterli oluyor mu? Olumlu lider olduğu gibi olumsuz liderlik de

yaşanıyor.

Sizce çocuklarınız yeterince sosyal mi? Arkadaşlıkları içinde sosyal sorumluluk alıyor mu? Emek

veriyor mu? Grup içinde o olmadığında aranacak bir yer kaplıyor mu? Bir etkileşimi başlatıp-

yürütebiliyor mu?

Tüm bunlar için nasıl destekleyebiliriz çocuklarımızı? Onları kendi deneyimlerimizle dinleyip yön

vererek mi?

Ya da

Onların yan yana olmalarına daha çok zemin oluşturarak, anne-baba ile arkadaşlık süreçlerini

paylaşırlarken onlar ne diyorlar diye aktif dinleyerek, kendi olmalarının sorumluluklarını almalarını

destekleyerek mi?

Ben ikinci olandan yanayım. Çocuklarımız yeterince sosyal mi, bilmek için onlara; deneyimlemeleri,

empati kurabilmeleri, ilişkide sorumluluk alabilmeleri, duygularını doğal süreçlerde yaşayabilmeleri

için zeminde ve zamanda yan yana diz dize olmalarına fırsatlar yaratabiliriz. Böylece çocuklarımız

dayanıklılıklarıyla, uyum, empati ve işbirliği becerileriyle geleceğin kendilerine sunduklarına daha

hazırlıklı hale geleceklerdir.

Bu sunduğumuz fırsatların yanında, kendi arkadaşlıklarımızı yaşarken onlara örnek olabiliriz. Biliyoruz

ki çocuklar model alarak daha hızlı ve kalıcı öğreniyorlar.

Çocuklarımız, bizi arkadaşımıza yardım ederken, yardım alırken izleyebilir. Çevremizle ilgili sosyal bir

sorumluluk içinde olabilirsek, gözlemleyebilir. Böylece yaşantıda, zaman içinde kalıcı örnek

davranışlar edinebilir.

Sevgiyle…

Psikolog Gülay Ayışığı Yontar