Boşanmış Ebeveynlerin Çocuklarına Olan Tutumları

Boşanmış Ebeveynlerin Çocuklarına Olan Tutumları

Hayat nedir? Sorusuna verilecek bir sürü cevap bulabiliriz. John W. Gardner göre “Hayat, silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır.” Diğer bir deyişle ilerledikçe bir takım hedefleri beraberinde getiren bir merdivenin basamakları gibi adım adım gidilen yoldur…  Eğitim, iş, kariyer, evlilik ve çocuk edinmek gibi… Evlilik hedefini diğer hedeflerden farklı kılan ise bu eylemin tek başına değil bir başkasıyla gerçekleştiriliyor olmasıdır. Elbette bir eylemi tek başına değil de başkasıyla yapıyor olmanın avantajları ve dezavantajları da mevcuttur. Bu dezavantajlar sorunların oluşmasına zemin hazırlayabilir. Farklı ailelerde, farklı hayatlara doğmuş, farklı alışkanlıkları olan iki insanın aynı evde, aynı hayatı ve aynı alışkanlıkları paylaşması, sorunları kaçınılmaz kılabilir. İşin kilit noktası da zaten bu sorunları çözebilmeyi başarmaktadır. Daha doğrusu sorun çözmeyi öğrenmektedir. Çoğu çift bu tip sorunları çözme sürecinde yetersiz kaldıklarını hissettiklerinde profesyonel destek almayı tercih etmektedir. Çözümden sonra aile birliği sağlıklı bir şekilde devam edebilirken, sorunların çözülemediği durumlarda neler olabiliyor? Çoğunlukla ayrılık ve boşanma ile aile birliği sonlanıyor.

Boşanma, son dönemlerde ölümden sonra en şiddetli yas olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin en yüksek boşanma oranına sahip şehri olan İzmir’de yaşayan biz psikologların, bu konuya ayrı bir hassasiyetle yaklaşması gerekiyor. Büyük emek ve fedakarlıklarla kurulan bir aile birliğinin bozulması, son derece yıkıcı olabilir. Özellikle bu evlilikten bir çocuk edinildiyse boşanma kararı daha da kritik hale geliyor. Sorunların ilk ve tek çözümü boşanmak olmasa da bazı evlilikler için tek yol boşanmak olabiliyor Bazı kimlikler ya da çiftler boşanmaya olan önyargılı tutumları ve çocuklarının olumsuz etkilenmesi endişesi ile sağlıklı olmayan bir evliliği sürdürebiliyor. Bu çok sık karşılaşılan durumlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Ebeveynler karı-koca ve anne-baba kimlikleri arasında sıkışmış ve çaresiz hissedebiliyorlar. Peki çocuklar için evliliği devam ettirme fikri doğru mudur? Çocuğa sahip çiftlerin sadece çocuk için  sağlıklı olmayan ve mutsuz bir evliliği sürdürmesi daha olumsuz sonuçlar yaratabilir. En tehlikeli kısmı ebeveynin çocuğa “Senin için yıllarca katlandım” mesajı verdiği durumlar oluyor. Gerçek şu ki; hiç bir çocuk mutsuz bir evlilik içinde mutlu olamaz.

Ailelerden bazen şu soruyu duyarız; “Evliliğimizde bazı sıkıntılar var ama çocuğumuz etkilenir diye boşanmayı erteliyoruz. Sizce boşanmak için uygun yaş nedir?” Çocuğun  boşanmaya hazır olduğu bir yaş tabiki yok ama kritik yaşlara dikkat etmek işin püf noktası. Örneğİn; 0-6 yaş anne ve baba figürünün ön planda olduğu yaşlardır. 4, 8 ve 12. yaşlar ise gelişimsel olarak kritik olan yaşlardır. Ebeveyndeki duygu çocuğa geçiyor ve cocuğun yaşı ne kadar düşükse ebeveynin duygusunu hissetmesi daha olası hale geliyor.

Hayat her zaman bu kadar özenli olmamıza izin vermiyor. Bu kritik yaşlar başta olmak üzere çocuklar için boşanma süreci bilinenin aksine bir travmadan çok tam bir uyum süreci… Kimi çocuk buna daha kolay ve hızlı uyum gösterebilirken, kimi çocuk için hayatları boyunca taşımak zorunda kaldıkları bir yük olarak kalabiliyor. İşin kilit noktası boşanmanın doğal ve sağlıklı yönetilmesinde yatıyor. Böylece süreç travmaya dönüşmeden atlatılabiliyor.

Bu süreçte hangi tutumlardan kaçınmak gerekir? Boşanma sürecinde çocuğu taraf seçmek zorunda bırakmak , çocuk üzerinden hesaplaşmak ve intikam almaya çalışmak en sık yapılan hatalar olarak gözlemleniyor. Çocuk kıyıya bağlanmış bir tekne gibi rüzgarda sağa sola çarpıyor, asla yol alamıyor. Yol alamadığı gibi her darbede ağır hasar görüyor. İletişim için çocuk aracı yapılmak yerine ebeveynler konuşmaları gereken konuları kendileri konuşmalıdır.

Tarafların birbirini çocuğa karşı kötülemeye başlaması bir diğer kötü senaryo. “Senin baban / annen zaten hep geçimsizin tekiydi.” Karı koca ilişkisi bittiğinde ebeveynlik tutumlarının çocuk gözünde itibarsızlaştırılmaması gerekiyor. Taraflardan biri bunu yapıyorsa diğer taraf karşı atağa geçmek yerine çocuğun penceresinden olayı görmeye çalışmalı ve çocuğu korumaya çabalamalıdır. Çocuğun duygusu mutlaka sorulmalıdır. “Annenin bunu söylemesine üzülmüş olabilirsin, ama annen de öfkesi sebebiyle bunu söylüyor olabilir. Bu zamanla azalabilir. Benim seninle ilişkim ayrı annenle ilişkim ayrı.” gibi.

Üçüncü ve en zor senaryo ise ebeveynin çocuğu da boşaması… Eski eşine kızdığı için cocuğunu da dolaylı olarak cezalandıran ebeveynler; aramayan, sormayan, görüşmeyen, unutulan çocuklar; terk edilme duygusunu içselleştirildiklerinde hayatları boyunca terk edilme korkusu ile birlikte yaşamak zorunda kalabilirler. Bir terk ediş beraberinde kaç kişinin hayatına yara açacağı bilinmeyen bir denklem gibidir. Bu boşanmada çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Ayrıca değersizlik hissi çocukların ilerde yakın ilişkilerinde güven problemi duymalarına sebep olabiliyor. Terk edilme ve incinme korkusu yüzünden duygu ve düşünceleri konuşmaktan kaçınan yetişkinler haline geldiklerinde, hayatı çok daha hızlı yaşayıp, sonuç almakta zorlanıyorlar. Boşanmış bireylerin yeni bir hayat kurması doğal ve olası fakat bunu çocuktan saklamak ve gizlemek çok büyük sorunları beraberinde getirebiliyor.

Diğerlerinden farklı ama doğru olmayan son senaryo ise beraber tatile giden, boşanmaya rağmen aynı evde kalan ebeveynler… Bu tarz fazla abartılı boşanmalar da çocukların kafasının karışmasına ve boşanmayla ilgi algının oturmamasına sebep oluyor. Hatta bazen çocukların kendilerini suçlamlarına bile neden olabiliyor. “Acaba daha az yaramazlık yapsam boşanmazlar mıydı?” gibi gerçekçi olmayan inanışlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle taraflardan birinin hayatına yeni bir kimliğin girmesi düzeni bozacağından çocukta ikinci bir travma yaratabiliyor.

Peki biz bu boşanmayı nasıl açıklayalım diye soracak olursanız cevabını bu satırlarda bulabileceksiniz. Çocuğun  yaşına bağlı olarak anlayabileceği dilden boşanmanın karşılıklı olarak verilmiş bir karar olduğu, ebeveynlerin birlikte açıklaması gerekmektedir. Karı- koca ilişkisinin sonlandığı, anne baba rolünün devam edeceğinin altı çizilmelidir. Her şey önceden belirlenmiş olmalıdır. Örneğin çocuk babasını ve annesini hangi günlerde görebileceğini mutlaka bilmelidir. Verilen tüm sözler mutlaka yerine getirilmelidir. Çocuğun gelişiminin, bizim kişisel çatışmamızdan çok daha önemli olduğu unutulmamalıdır.

En sağlıklı boşanma süreci; karşı tarafın hala bir ebeveyn rolünde olduğu unutulmadan, kendi olumsuz duygularını çocuğa yüklemediği, boşanma gerçekleştikten sonra ebeveynler arası duygunun kesildiği, sadece çocuğun ihtiyaçları üzerine kurulu bir ilişki olması gerekmekte ve ebeveynler arası iletişim devam etmelidir.

Boşanma sonrası çocuk bunu akran ortamında paylaşabiliyorsa, süreci atlattığının ya da  travmatize olmadığının bir göstergesi olabilir. Çocuk bu durumu yok sayıyorsa süreci kabullenmede sorun yaşadığını bize  düşündürebiliyor. Bireyin bağlanma ve temel güven sorunları anne ve babayla ilişkisine dayanır. Sağlıklı boşanmayı gerçekleştiremeyen ebeveynlerin çocukları kendilerine sağlıklı bir ilişki kurmakta zorluk yaşayabilirler.

Sevgi ve onay eksikliği yaşayan çocuklar, üstüne ebeveyni kaybı yaşadığında (boşanma yada ölüm) ayrılığa karşı tahammülü sıfırlamış hale gelebiliyor. Bu çocuklar yetişkinlikte yanlış giden bir ilişkiyi dahi bitirmek de zorlanabiliyor çünkü ayrılık onun yarası haline dönüşüyor. Bunun yanında boşanma sırasında çocuğa taşıyamayacağı olumsuz duygular yüklemek onların anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi rahatsızlıklar geçirmelerine sebep olabiliyor.

Bu zorlu süreci yönetmek yetişkinler için bile kolay değilken, bir çocuğun bu sürece uyum sağlaması her zaman kolay olmayabiliyor. Çocuğun sosyal hayatından tutun, eğitim hayatı ve ruh sağlığına kadar bir çok alanda etkileyici olabiliyor. Geri dönüşü zor hatalar yapmadan boşanma süreci öncesinde profesyonel destek almak çoğu zaman çok büyük önem teşkil ediyor.

 

Uzman Klinik Psikolog Gözde ÖZGÜL