Normalleşmeyi Normalleştirebilmek

Çocuklarımızı öpüp okula yolladığımız, elimize çantamızı alıp işe gittiğimiz o günler biraz geride kalmış gibi görünüyor. Çantamıza dezenfektanımızı koymadan, maskemizi takmadan dışarı çıkamadığımız bugünlerde yeniden eski rutinlerimize dönmek, bir o kadar değişik bir deneyim haline gelmeye başladı. “Bilim ilerledi, teknoloji her geçen gün hızla gelişiyor” cümlelerinin bizi çok da rahatlatmadığı zamanlardan geçmekteyiz. Her ne kadar bilim dünya çapında; insana hastalık bulaş-ma ve doğayı kirletme konularında düzenleyici konumda olsa da bunları engelleme konusunda eli kolu bağlanmış bir pozisyondaydı desek çok da yanlış bir söylem olmaz. Ne yazık ki değişen yeni dünya yeni riskleri de beraberinde getiriyor. Değişime ayak uydurmakta zorlanan bireylerin hayatta kalmakta da zorlanacağı algısı etrafta pervasızca dolaşırken tüm bunlarla baş etmek hepimiz için kolay olmasa gerek. Şu bir gerçek ki normalimizi belirleyen, yeniden inşa eden bir güçlükle karşı karşıyayız.

Belki bir çoğumuzyaptığımız planları, düşlediğimiz hayalleri hatta eski hayatlarımıza dair serzenişlerimizi bile belli bir süre rafa kalkmak zorunda kaldı. Ertelediklerimizle birlikte evde baş başa kaldığı bir sorgulama süreci yaşadık. Rutinlerin ortadan kalkması fiziksel olarak bir süre din-lendirici gibi gelse de meşguliyete alışmış zihinler, bir süre sonra kaygıya yer açar hale geldi. Kişisel olarak kaynaklarımızın bir çoğunu evimizin dışında bıraktık. Her gün selamlaştığımız esnaf kepenk kapattı, şakalaşıp günlük yaşamın stresini biraz olsun azalttığımız mesai arkadaşımızı göremez olduk. Evde yeni kaynaklar aradık belki kendimize, yeni hobiler ya da alışkanlıklar edinmeye çalıştık. Bunun yanında evde artan işler, günün 24 saati ebeveyn olmak, bir yandan işleri digital ortamdan yürütme çabası derken birbirine giren sorumluluklar ve belirsizliklerle mücadele çoğumuzu giderek yormaya başladı zamanla. Eskiden çocuklarımıza ekran süresi konusunda sınır koymaya çalışırken, şimdi online eğitim için ikna etmeye çabaladık.

Tüm bunların yanında aile ile geçirilen vaktin tadını çıkarmak, zaman bulunamadığı için ertlenen aktiviteleri hayatımıza tekrar dahil etmek sürecin nadir olan keyifli noktalarından biri haline geldi çoğumuz için. Ebeveynle birlikte olmanın verdiği güvene alışan çocukların uyku, oyun ,ders çalışma ve hatta yemek rutinleri bile değişti. Ebeveynlerin daha aktif olduğu zamanlar haline geldi. Bu zaman dilimi hem kendimiz, hem çocuğumuz hem de bir takım alışkanlıklarımızla ilgili farkındalıklar kazandırdı, yeni kararlar almamızı sağladı. Tüm bunlara ayak uydurmaya alışmışken normalleşmenin gündeme gelmesi bizi yeni bir belirsizlik mi geliyor endişesine dahil etmiş olabilir. Hem eski yaşantımızı iple çekip özlerken, hem de normalleşmenin kaygısına kapılmış olabilir miyiz? Çocuklarımız bize tam da alışmışken onlardan ayrışabilmek kolay olacak mı?

Binlerce yıllık insanlık tecrübesinin süzgeçinden geçen değerlerin ve öğretilerin anlamsız-laştığı bu yeni düzene alışmak biz yetişkinler için bile zorlayıcı iken çocukların buna adapte olması oldukça zor görünüyor. Günümüz toplumlarını baktığımızda bizim toplumumuz da dahil olmak üzere risklerin artışı ile birlikte sonuçlarına olan duyarsızlıkların artması da dikkat çekici oldu. Bu ise izolasyon sürecine tam anlamıyla uyup, karantinayı sabırla geçiren kesimin sinirlerini epey yıprattı. Peki bütün bunları omuzlayıp evden çıkıp sosyal hayata karışmanın zorlayıcı kısmı nasıl aşılabilir? Bu soruyu önce kendimiz için sormalıyız, uçaktaki oksijen maskesi hikayesi gibi,kendi sürecimizi stabilize etmeyi başaramazsak onlara da yardımcı olamayız. Çocuklarımız bizim güvende hissettiğimizi gördükleri takdirde kendilerini güvende hissederler. Onlara sözel olarak ne söylersek söyleyelim, kaygımızla ilgili gayri ihtiyari sarf edilmiş olumsuz bir cümle, hatta bir bakış bile onların da kendilerini güvende hissetmemesine sebep olabilir. Bu nedenle eğer yeni normalleşme ile ilgili sizi çok endişelendiren bir durum varsa önce bununla nasıl başa çıkabileceğinize dair yollar bulmalısınız. Size iyi gelen ne olabilir? Sürece uyumlu olan bir spor faaliyeti, sanatsal bir etkinlik, dans etmek, yoga ya da bir uzman desteği almak gibi. Siz kendinizi hazır hissettikten sonra ancak çocuğunuzun hazırlık sürecine odaklanabilirsiniz.

Çocuklardaki değişim hızı eğer ortam uygunsa bizdekinden çok daha şaşırtıcı derece hızlı olabilir. Bunun yanında çocukların baş etme becerileri yaşlarıyla doğru orantılı olarak değişiklik gösterir. Eğer 0-6 yaş arası çocuğa sahip bir ebeveynseniz onlara bu süreci hikayeleştirerek anlatmanız çok daha kalıcı olacaktır. Yetişkin diliyle konuşmak onları rahatlatmak bir yana daha çok kaygılanmalarına sebebiyet verebilir.

“Bal yapmaya çıkan baba arı o gün ormandaki herkesin kovanına girdiğini görmüş. Ormanın kralı arı herkesin belli bir süre evinde yaşamasını duyurmuş. Çünkü dışarda arıları hasta eden bir virüs dolaşmaya başlamış. Bu arı ailesi bir süre kovanlarındaki balla idare etmiş. Sonra kral arı; virüsün yavaş yavaş ormanı terk etmeye başladığını herkesin birbirinden uzak uçarak bal yapmaya gidebileceğini söylemiş.”

Bu benim yazdığım minik hikaye gibi sizde çocuğunuza özel yaratıcı bir hikayeyle süreci anlatabilirsiniz. Bu sırada çocuklarınızın sorularına mutlaka cevap vermeli ve bilmediğiniz soruların cevabını öğrendikten sonra yanıtlayacağınızı ifade edebilirsiniz. Bunun dışında özellikle küçük yaş grubu için birlikte oyunlar oynamak, resimler çizmek çocuklarınızın bu konuda ne derece etkilendiğini anlamak için etkili yollar olabilir.

Buradaki önemli noktalardan biride karantina sürecinde oluşmuş yeni rutinlerinizi mümkün olduğu kadar sürdürmeye devam edebilmek. Eğer çocuğunuz her akşam sizin masal okumanıza alışmışsa ve işe başlamanızla birlikte ani bir şekilde bu ritüeli ortadan kalktıysa duygusal ya da davranışsal olarak çocuğunuzdan buna karşı bir tepki alabilirsiniz. Bütün bu sürecin yumuşak bir geçişle yapılıyor olması hem sizin hem de çocuğunuzun daha güvende hissetmesini sağlayacaktır. Eğer sizin işe başlamanızla birlikte rutinlerde aksama olacak ise bakım verme görevi bir diğer ebeveyne değil aile büyüklerine ya da bakıcıya devredildiğinde rutinler hakkında mutlaka bilgi verilmeli ve devamı sağlanmalıdır.

6 yaşından daha büyük bir çocuğa sahipseniz onunla duyguları üzerinden konuşmanız çok daha kolay olacaktır. Duygularını geçiştirmek ya da yokmuş gibi davranmak yerine onu endişelendiren konular üzerine günün belli bir saati sohbet açıp, zihnindeki belirsizlikleri gidermeye çalışabilirsiniz. Ayrıca yeni normalin getirdiği düzenlemeleri anlatmak ve somut kurallara uyduğunuz zamanki deneyimlerinizden bahsetmek adaptasyon sürecini hızlandıracaktır. Hepimiz için büyük bir değişim gerektiren bu zor günlerden sağlıkla ve sağlam bir ruh haliyle çıkabilmek dileğiyle.

Klinik Psikolog Gözde ÖZGÜL